2011 yılı, İstanbul’daki turizm sezonu için olabilecek en
iyi yıllardan bir tanesiydi...
Burada, gerek talebin yükselen bir trendde olması
gerekse yıllardır hareketsiz olan dövizin yukarı tırmanmasından dolayı özellikle
konaklama sektörünün yüzü güldü. Ancak unutulmaması gereken bir şey var! O da ürünümüzün % 60’ını pazarladığımız Avrupa’nın ve % 30’unu pazarladığımız diğer batı ülkelerinin
aynı yıl içinde ekonomik sıkıntılarının artması. Bu nedenle, problemi birebir
görmeden, yaşamadan önce 2012 beklentilerimizi tekrar gözden geçirmemize, alınacak tedbirlerin ve
ikame edilecek stratejilerin oluşturulmasına gerek olduğu...
Burada çok açık görülüyor ki dünyada yavaş yavaş alım gücü
batıdan doğuya doğru kaymaktadır. Dolayısıyla artık pazarlama stratejimizi de
buna göre yeniden gözden geçirmek elzemdir.
İstanbul birkaç yıl öncesine kadar maksimum 20 bin odası
olan bir turizm sektörüyle pazarda iken, şimdi 70 bin odaya kadar ağırlama
olanağı olan ve aynı oranda istihdam gücü barındıran önemli bir kaynak haline
gelmiştir.
“İstanbul” 8000 yıllık bir marka. Ancak, bu kaynağı artık başıboş bırakmak
mümkün değildir. Bu konunun bugünü ve yarınının çok ciddi olarak öngörülüp
planlanması gerekmektedir.
Bu vesile ile hepinize mutlu, bereketli, sağlık ve sevgi dolu bir 2012 diliyorum...