22 Kasım 2012 Perşembe
7. İstanbul "TangoRitual" Hakkında Bir Söyleşi
"Event Türkiye"den Emre Usta ile geçen haftalarda yapılan "İstanbul 7. TangoRitual" dans etkinliği hakkında bir söyleşi yaptık... Göz atmak isteyenler için: "İstanbul'da Tango Rüzgarı"
4 Ekim 2012 Perşembe
Armada Gezi Teknesi'nde Serfiraz Ergun ile Bir Söyleşi ve "Seyir Defteri"
İzlemek isterseniz, bu linki tıklayınız! |
Teknenin dijital "Seyir Defteri"nde yukarıdaki haber gibi önemli bulunan her şey kayda geçirilmekte. Ara sıra bekleriz!
12 Eylül 2012 Çarşamba
Artık İstanbul Denizlerindeyiz!
Buraya, Armada'nın, İstanbul'un denizlerine yakışır bir tekne yapımına girişmesi hakkında girdiğim son içeriği "İnşallah mahcup olmam!" diye bitirmişim. Üzerinden de tam 9 ay geçmiş. Bu kadar zamandır yeni bir şey yazamamamın nedeni tam da bu işte... Teknenin doğumu!
Serfiraz Ergun'la İstanbul Boğazı'nda... |
Önce kendimize sonra İstanbul'a ve İstanbulseverlere mahcup olmamak için gerçekten çok uğraştık. En sonunda Temmuz ayında "Armada Gezi Teknesi", nam-ı diğer "Armada 1"i başarıyla suya indirdik. Böyle bir tekneyi önce kendi içimize sindirmek sonra da sizlere beğendirmek için, bizi iyi tanıyanlarınız ne kadar ince eleyip sık dokuduğumuzu tahmin edecektir. Gerçi, mutlaka her eserde olduğu gibi sonuçta ortaya çıkan bu işin de eksiklikleri ya da başka türlü daha da güzel olabilecek yanları vardır. Ama tekne genel olarak beğenildi ve bu da bizi çok mutlu etti.
Bu teknenin kavramsal tasarımına Armada Otel'in İç Mimar'ı Gürel Yontan ile başladık. Yola çıkarken İstanbul'un eskiden çok sevilen, hala özlenen tenezzüh teknelerinin ortak özelliklerini inceledik. Mesela bunların burun kısmı, "Baltabaş" denilen, profilden bakıldığında tıpkı bir balta gibi dümdüz kesilmiş, denizle dik açı yapan türdendi. İç mekanlar yalın, işlevsel ve gereksiz süsten püsten uzaktı. Biz de bu özellikleri günümüze taşıdık. Esasen bu tür tekneler 1900'lü yıllarda ABD'de de Long Island'dan Manhattan'daki ofislerine giden iş insanlarını taşımada da kullanılmış. Bunlara "her gün banliyödeki evinden şehirdeki işine gidip gelen" bağlamında "Commuter" ya da "Centilmen Teknesi" de denirmiş. Bizim "Commuter" tipi bir "Klasik Motoryat" olan teknemizin iç mekan tasarımını yapan Deniz Dedeal bunları "çalışkan, kentli tekneler" diye de gruplandırıyor. Şurada da tekne için yaptığımız web sitesinin "Seyir Defteri"nde teknenin yapıldığı SBO Yatçılık Tersanesi'nin sahibi arkadaşım Oğuz Ercantürk'ün görüşleri var. Dedeal da sonradan kendi web sitesinde de bizim tekne hakkındaki yaklaşımlarını ayrıntılı olarak paylaşmış.
Belki kamuoyuna ilk yansımaları ve bunlara -hep gülümseyerek anımsayacağım- ilk tepkileri de sizlerle paylaşmalıyım...
Teknenin suya inişinin hemen ertesi günü, Hürriyet Gazetesi'nden Gülden Aydın ile yaptığımız söyleşi... Bu habere "Şirket-i Hayriye Teknesi Yeniden Boğazda" benzetmesiyle atılan başlıktan sonra bazı gençler de bir "Şirket-i Hayriye" arayışına girmişler, epey arayıp bulamadıktan sonra nihayet bize ulaşmışlar.
Gülden Aydın ile... |
Selcen Tanınmış'ın izlenimleri |
Motor Boat & Yachting Dergisi'nin Editörü Selcen Tanımış'ın kaleminden "Denizci Kent, Kent Denizcisi" başlıklı yorum ve arkasından, "İstanbul'un Tenezzüh Ruhu Diriliyor" başlıklı söyleşi... Evet, "Tenezzüh"; yani "keyif ve hoşnutluk içinde gezinti"...
Bu haberde Tanınmış'ın habere açtığı küçük kutuya "Lezzette Tenezzüh" demesinin de çok hoşumuza gittiğini belirtmeliyim. Çünkü bu teknenin yapımı her ne kadar Armada desteğiyle olduysa da bu bir "otel teknesi" değil, herkesin kullanımına açık. Ama Armada mutfağını ve hizmet kalitesini denize de taşımaya kararlı, bunu keyifli ve hoşnut edici bir biçimde yapacak, bu yüzden "Lezzette de Tenezzüh" evet!
Bu haberde Tanınmış'ın habere açtığı küçük kutuya "Lezzette Tenezzüh" demesinin de çok hoşumuza gittiğini belirtmeliyim. Çünkü bu teknenin yapımı her ne kadar Armada desteğiyle olduysa da bu bir "otel teknesi" değil, herkesin kullanımına açık. Ama Armada mutfağını ve hizmet kalitesini denize de taşımaya kararlı, bunu keyifli ve hoşnut edici bir biçimde yapacak, bu yüzden "Lezzette de Tenezzüh" evet!
Milliyet Cadde'de... |
En çok bizi şaşırtan başlık ise Milliyet Cadde'den Senem Aydın'la yaptığımız söyleşiden sonra kullanılanı oldu: "Boğazın Yeni Serserisi"! Herşey aklımıza gelirdi de bu tekneye "serseri" yakıştırması hiç gelmezdi. Sonradan gördük ki, bu başlık, inanılmaz bir biçimde dikkat çekip, okuyucuyu haberin içine çekiyor, asıl mesajlar ise orada veriliyor. Nitekim, bu haberden sonra da dost ve arkadaşlarımdan çok sayıda telefon, e.posta mesajı aldım, birçok "ağırbaşlı" aile ve iş insanından da tekneyi kiralamak için talep geldi.
Eylül ayı aylık dergilerinde de tekneden izler bulmak mümkün...
Eylül ayı aylık dergilerinde de tekneden izler bulmak mümkün...
Son olarak, Habertürk TV'de Serfiraz Ergun ile Aktüalite programı için teknede ve seyir halinde yaptığımız pek keyifli bir söyleşi var. Ergun'un da "İstanbul'a Yeniden Kazandırılan Tenezzüh Teknesi" başlığıya yayınladığı bu programın kopyasını buraya koymalı aslında!
Ne diyeyim,
İnşallah bundan sonra da mahcup olmayız!
25 Ocak 2012 Çarşamba
İstanbul ve Deniz...
İstanbul’un en güzel görünümleri, farklı açılardan ve denizden olanlardır...
Oysa, tam olarak uygulanmamış olsa dahi İstanbul’un kara siluetini korumak için bir takım çabalar harcanmış ancak tuhaf bir biçimde deniz tarafı ihmal edilmiştir.
1970’lere kadar Boğaz’da ve Marmara’da gezen ahşap tekneler kara ile deniz arasında doğal bir armoni yaratmıştı. Ne var ki son dönemlerde, devasa yolcu motorları, türlü çeşitli etkinlik motorları gerek renk gerek cüsse ve gerekse aydınlatma olarak hiçbir kent referansıyla bağdaşmayıp karada olan curcunayı denize taşıdılar...
Benim denizle gerçek tanışmam ise her Türk gibi bayağı bir zaman aldı. Sevgili arkadaşım Metin Deniz’in 10 metrelik bir teknesini bana sattığı geçen yıla kadar! İşte bu tanışma yapılan bu haksızlığı tüm gerçekliğiyle gözümün önüne serdi. O zamandan beri ben de "Marmara ve Boğaz’a nasıl bir ticari tekne yakışabilir?" arayışına girdim.
Armada Teknesi
Şu sırada Tuzla’da SBO Yatçılık tersanesinde 20 metrelik bir ticari motor-yat inşa ettiriyorum.
Umudum, bu teknenin gerek işlev gerekse estetik olarak İstanbul’un denizlerine yakışmasıdır.
İnşallah mahcup olmam!
Oysa, tam olarak uygulanmamış olsa dahi İstanbul’un kara siluetini korumak için bir takım çabalar harcanmış ancak tuhaf bir biçimde deniz tarafı ihmal edilmiştir.
1970’lere kadar Boğaz’da ve Marmara’da gezen ahşap tekneler kara ile deniz arasında doğal bir armoni yaratmıştı. Ne var ki son dönemlerde, devasa yolcu motorları, türlü çeşitli etkinlik motorları gerek renk gerek cüsse ve gerekse aydınlatma olarak hiçbir kent referansıyla bağdaşmayıp karada olan curcunayı denize taşıdılar...
Benim denizle gerçek tanışmam ise her Türk gibi bayağı bir zaman aldı. Sevgili arkadaşım Metin Deniz’in 10 metrelik bir teknesini bana sattığı geçen yıla kadar! İşte bu tanışma yapılan bu haksızlığı tüm gerçekliğiyle gözümün önüne serdi. O zamandan beri ben de "Marmara ve Boğaz’a nasıl bir ticari tekne yakışabilir?" arayışına girdim.
Armada Teknesi
Şu sırada Tuzla’da SBO Yatçılık tersanesinde 20 metrelik bir ticari motor-yat inşa ettiriyorum.
Umudum, bu teknenin gerek işlev gerekse estetik olarak İstanbul’un denizlerine yakışmasıdır.
İnşallah mahcup olmam!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)