22 Ekim 2015 Perşembe

Gene Avrasya Tüneli, Gene Tedirginlik...

Tarihi Yarımadanın çehresini değiştirecek olan Avrasya Tüneli, son safhasını tamamlamış durumda. Tünel delici makinenin görevini tamamladığı ve bu müthiş mühendislik projesi Asya’yı denizaltından lastik tekerlekli araçlar için bağladı. Şimdi 2016 Ağustos’undan itibaren tarihi yarımada trafiğine ilaveten günde minimum 70 bin araç daha bu bölgeden geçecek.  (İnşallah geçer! Aksi takdirde geçmeyen her araç için devlet bütçemizden dolayısıyla cebimizden araç başına 4 dolar ödeyeceğiz…) Volkswagen’in hileli dizel araçları buradan geçmez, ömrümüz de böylece biraz daha uzar.

Yenikapı Feribot İskelesi YAYA YOLU !
1.3 milyar dolarlık bir bütçe ile yapıldığı söylenen bu Tünel, yapım aşamasında insana ve güvenliğe verdiği önemin derecesiyle; hergün binlerce kişinin Aksaray veya Yenikapı’dan tramvay veya Marmaray’dan Yenikapı Feribot İskelesi’ne geçerken yaşadığı perişanlığı ve kaza korkusunu hiçe saydığını göstermiştir. Buna rağmen Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın “En İyi Çevresel Ve Sosyal Uygulama Ödülü”nü aldığını iddia eden bu Konsorsiyumun, yapım sırasında göstermediği dikkati işletme sırasında göstereceğini nasıl umalım?



Yukarıda benim çektiğim, Yenikapı'da yayaların yönlendirdiği Feribot İskelesi "yaya yolu"ndan kısa bir canlı görüntü var!

Allah encamımızı hayr'eylesin!

27 Ağustos 2015 Perşembe

Avrasya Tüneli'nin Daha Temeli Atılmadan Neler Söylenmiş?

Fest Travel kurucusu sevgili Faruk Pekin, 2012 yılında yaptığı "Tarihe Yolculuk" başlıklı söyleşilerin birinde de Avrasya Tüneli ya da "lastik tekerlekli araç tüneli"ni konu almış, halk sağlığı ve evrensel kültür mirası üzerindeki riskleri ve tehditlerini uzmanlar ve bilim insanlarıyla tartışmıştı...

Video'yu izlemek için tıklayın:

Faruk Pekin'le "TARİHE YOLCULUK" 12. Bölüm

27 Mayıs 2015 Çarşamba

"Şehir Turizminde Ciddi Bir Koordinasyon Eksikliği Var"

Resort Dergisi'nin 149. sayısındaki dosya konularından biri de "Şehir Turizmi" idi. Bu konuda benimle yapılan röportaj 32. sayfada:

"Şehir Turizminde Ciddi Bir Koordinasyon Eksikliği Var"

RESORT Dergisi - “Şehir Turizmi” Haber Dosyası - Nisan 2015
Resort Dergisi- Türkiye’nin şehir turizmindeki durumunu değerlendirir misiniz? Turizmde önemli yol kat etmiş bir ülke olarak Türkiye, bu alanda olması gereken yerde mi?
Kasım Zoto- Türkiye'de “şehir turizmi” deyince akla hemen İstanbul geliyor ama zaman içinde İzmir ve Ankara’nın da onu takip ettiği görülüyor. Yeni bir değişim ise sınırların rahatlaması. Böylece, Gaziantep, Van, Diyarbakır, Mardin, Antakya, Trabzon, Edirne ve benzeri şehirler de bu pazarın adayları.
Türkiye’nin şehir turizmi olması gereken yerde mi? Tabii ki hayır. Bizde “ürün tarlada kendi başına gelişir” yaklaşımı hâkim iken hele...

RD- Şehir turizminde İstanbul önemli avantaj ve potansiyele sahip. Bunları yeterince kullanabiliyor mu?
KZ- İstanbul minimum 2000 yıllık bir marka, tarih, kültür, coğrafi konum olarak önemli bir avantaj ve potansiyel, onu yeterince kullanıyor muyuz? Kent turizmi sadece “yatak üretmek” olarak görülüyor. Oysa genel olarak şehir turizmi; havalimanında başlayan, taksi ile devam eden, otel, yürüdüğünüz yol, yemek yediğiniz lokantalar, kafeler, eğlenebileceğiniz mekânlar, ziyaret edeceğiniz müzeler ve sergiler ve tabii ki şehrin size verdiği güvenlik duygusu demek. Bütün bunlar da çok ciddi bir koordinasyon gerektiriyor…

RD- İstanbul şehir turizmi açısından Avrupa’daki Paris, Roma, Madrid, Londra gibi önemli rakiplerine göre hangi konumdadır? Bu şehirlere göre İstanbul’un avantaj ve dezavantajları nelerdir?
KZ- İstanbul ile sözünü ettiğiniz şehirlerdeki en önemli fark, sektörün sürdürülebilirliliği… Bu şehirlere turist pazarlarından hem hızlı tren hem karayolu ile de ulaşılabiliyor. İstanbul’a ise yüzde seksen - doksan hava yolu ile ulaşılabiliyor. Bugün için İstanbul’a yeni talep olsa da havalimanlarımızın kapasitesi yeterli değil... “Yeni” havalimanı mı? Görmeden paçaları pek sıvamamak gerekiyor.... İstanbul’un avantajı, önemli pazarlara 2 - 3 saatlik uçuş mesafesinde olması ve bu pazarların müşterilerine asıl ilginç gelen ise onun “kültürü, yaşam tarzı ve dinamizmi”...

RD- İstanbul’da şehir turizminde daha çok Avrupa pazarlarının ağırlıkta olduğu görülüyor. Yeni pazarlar için neler yapılmalı?
KZ- Talep Çin, Hindistan, Japonya, Malezya gibi ülkelere yani gittikçe doğuya doğru kayıyor. Bu ülkeler önemli pazar adayları. Yeni pazarlar için önemli olan daha önce yapılan yanlışların daha az tekrarlanması, tıpkı Tirol balıkçılığını bırakıp, sürdürülebilir bir balıkçılık yapsak balıklarımızı tüketmeyeceğimiz gibi!

RD- Türkiye’de şehir turizminde öne çıkmaya aday sizce başka hangi şehirler olabilir? Bu şehirlerin bu alanda ilerlemesi için neler yapılabilir?
KZ- Sınıra yakın kentlerimizde potansiyel var. Bunun için de en önemli unsur siyasettir.

RD- Siz Armada Otel olarak şehrin yerel dokusunu öne çıkaran etkinliklere de zaman zaman imza atıyorsunuz. Şehir turizminin gelişmesinde bu tür girişimlerin rolü ve önemi nedir? Sektör ve kamu bu anlamda yeterince iş birliğine gidiyor mu? Gidemiyorsa nedenleri nelerdir?  
KZ- Yukarıda bahsettiğim gibi bir şehre hiç kimse bir otelde kalmak için gelmez. Şehri gezmek, görmek, tanımak, eğlenmek ve onun doğal, yerel, farklı lezzetlerini tatmak için gelir. Güneyde bir “resort” misafiri, ihtiyaçlarının  yüzde seksen - doksanını kaldığı tesiste sağlar, burada tesisin başarısı aynı zamanda destinasyonun başarısıdır. Ancak şehir turizminde ürün, birbiriyle ilişkili olmayan en az 10 bileşenin bir araya gelmesi ile tamamlanıyor ve memnuniyet ancak o zaman oluşabiliyor. Dolayısı ile burada koordinasyon ve toplu kalite zinciri çok önem taşıyor. İstanbul’un sadece uluslararası turizm pazarından aldığı pay 11 milyar doların üstünde. Ama bu 11 milyar dolarlık sanayinin bir CEO’su yok işte!

27 Ocak 2015 Salı

Friedrichshafen: Endüstri, Çevre ve Sanatın Akılcı Birlikteliği

Geçtiğimiz Aralık ayı bitmeden, Küçük Oteller Derneği'nin, Rational ve Winterhalter firmalarının işbirliğiyle hazırladığı, Almanya bazlı bir eğitim ve tanıtım gezisine 20'nin üzerinde meslekdaşla birlikte katılma fırsatım oldu. Bu gezinin amacı, hem bu sektörde ve bu alanlardaki teknik yenilikleri öğrenmek hem de aynı lisanı konuştuğumuz ve aynı problemleri olan insanlarla birkaç günü birlikte geçirmekti...

Friedrichshafen... 
Seyahat 3 gün sürdü ve bu 3 gün içinde Almanya'yı, Avusturya'yı ve İsviçre'yi gezme fırsatımız oldu. Almanya'da Friedrichshafen'de konakladık. Konstanz Gölü kıyısındaki bu güzel şehir, pek çok zenginliğinin yanısıra bir de Zeplin Müzesi'ne sahip!

Bu gezinin en önemli kazanımları;
* Uzmanlaşmanın önemi: Gezmiş olduğumuz Rational firması neredeyse 1 yüzyıla yakındır sadece profesyonel, çok amaçlı akıllı fırın üretiyor. Winterhalter ise yine buna yakın bir süredir profesyonel bulaşık makinası üretiminde uzmanlaşmış. 
* Ar-Ge'nin önemi: Her iki şirkette de en önemli departmanların Ar-Ge departmanları olduğunu görüp etkilendik. Her iki şirketin de Ar-Ge departmanlarının ana hedefi enerji maliyetlerini düşürmek ve daha etkin ürünler ortaya çıkarmak idi.
* Çevre, Teknik ve Estetik birlikteliği: Gözümüzden kaçmayan başka bir unsur da her iki fabrikanın da bizim ülkemizdeki "fabrika" kavramından çok ötede, bir fabrikadan çok özenle tasarlanmış birer "çağdaş sanat müzesi"ne benzemeleri oldu. Bu da şunu gösteriyor ki eğer istenirse, endüstri doğayı kirletmeden ve onunla uyumlu bir biçimde üretim yapabilir. 
Winterhalter Merkezi ziyaretinden...

Rational ziyareti sırasında...

3 gün çabucak gelip geçti... 

Bütün bunları gördükten sonra Armada için kısa vadede hemen bir akıllı fırın alıp orta vadede de bulaşık makinalarımızı değiştirmeyi planladık...

 (Fotoğraflar için Sayın Gizem Karalar'a özel teşekkürler!)