30 Haziran 2008 Pazartesi

Komşularda Ne Olup Bitiyor?

Mayıs ayının son haftasında bir gece, saat 24.00’de, Kalamış Marina’dan Çanakkale’ye doğru yelken açtık... Amacımız, hem bir arkadaşımızın İstanbul’daki yelkenlisini Bodrum’a götürmek, hem de –benim de son 7 yıldır ziyaret edemediğim- Yunan adalarında ne olup bittiğini görmekti...

Beş kişilik mürettebat, üç amatör denizci, bir amatör mutfak şefi, bir de amatör mutfak şef yardımcısından ibaretti. Benim kadrom, tahmin edilebileceği gibi, tabii ki “muftak yardımcılığı” idi!

Sakin bir seyirle ertesi gün akşama doğru Çanakkale’ye vardık ve teknenin özenle hazırlanmış akşam yemeğinden sonra Çanakkale’nin meşhur “Babalık” peynir tatlısından bulmak üzere tekneden ayrıldık. Ancak marka kargaşası burada da karşımıza çıktı! “Babalık’ın Torunu”, “yeğeni”, “amcası” ile üç ayrı “Babalık Tatlıcısı”na rastladık. Biz, “olsa olsa en fazla torun feyz almıştır” diyerek tatlıyı “Torun”dan aldık. Bayağı da güzeldi.

Ertesi sabah Midilli’ye doğru yelken bastık. Molivos Limanı’na girince yedi yıl önce gördüğüm Molivos’ta ne kadar büyük bir gelişme olduğu hemen gözüme çarptı. Osmanlı mimarisinin de çizgilerini yansıtan tarihi doku, müthiş düzgün bir restorasyon ile korunmuş, geliştirilmişti. Yemek kalitesi yedi yıl önceye göre yüzde yüz iyileştirilmiş, fiyatlar ise Türkiye’de şu andaki fiyatların yüzde elli altında!

Oradan Cunda’ya döndüğümüzde doğrusu biraz moralimiz bozuldu. Plastik sandalyeler, beyaz floresan ampuller, sonuna kadar açıldığı için barlardan dışarı fışkıran müzikler, birkaç mil uzaklıktaki değişimi görmemek için gözlerimizi nasıl da kör ettiğimizi açıkça ortaya koyuyordu...

Yolculuğumuzun daha sonraki durakları Chios, Ikarus, Furni ve Patnos adalarını da gezerek fırtınalı bir günde Bodrum’a vasıl olduk. Tabii, hepsi de Midilli Adası’ndaki kültürel koruma ve restorasyonun kalitesini yakalamış bu adalardan sonra, Bodrum’un denizden görünen gündüz silueti, morallerimizi en alt seviyeye indirmeye yetti...

Çanlar Kimin İçin Çalıyor?

Özgün, yerel, kimlikli ve akıllı bir konfor sunan turizmin, sürdürülebilir bir ürün olduğu günümüzde, bir kaç mil ötemizden dahi ders almamamız, hele fiyat açısından, bırakın rekabet etmeyi, mukayese dahi edilemeyecek bir durumda olmamız, geleceğini bu sektörde gören meslekdaşlarımız için çok kaygı verici...

Baştan aşağı afişler ve çiçeklerle donatılan Furni adasında, bir “Türk-Yunan Dostluk Günü” yapıldı. Ada halkı kadar biz de heyecanlandık. Buna rağmen teknemiz dönüş yolundayken çanların kimin için çaldığını düşünüp hüzünlenmemek de elde değildi...